Hikayemi nereden
anlatmaya başlayacağımı çok düşündüm. “İyi eğitimli, iş sahibi genç kadının
vajinismus kabusu”…Kendimi dergi kapaklarında ya da gazetelerin Güzin Abla
köşelerinde görür gibi oluyordum. Sadece benim için değil ailem için de zor bir
süreçti ve her adımda ancak uzun bir uğraşın ardından yenebildiğim utanma ve
suçluluk duygularıyla kavga ediyordum. Hem de sağlıklı ve normal bir cinsel
yaşama kavuşup evliliğimizi hal yoluna soktuktan aylar sonra bile bu duygularla
mücadele halindeydim. Kocacığımın da olurunu alıp hikayemi olabildiğince çok
insanla paylaşmaya karar verdiğimde ilk aklıma gelen çeşitli forumlara üye
olmak ve tecrübelerimi orada paylaşmak oldu. Bunu hala daha yapıyorum ama
zamanla forumların beni kısıtladığını, özellikle kalabalık ve çok aktif
forumlarda mesajlarımın tahmin ettiğimden daha az insana ulaştığını fark etmeye
başladım. İşte o sırada bir arkadaşım kendime bir blog açmamı söyledi.
İstediğim zaman, istediğim gibi, istediğim kadar yazabilir ve kendimden
başkalarının kurallarına uymak zorunda kalmazdım.
Bu forumları
bıraktım anlamına gelmiyor. Kadınlar kulübünde arada sırada yazmaya devam
ediyorum. Yine de blogun verdiği kontrol ve özgürlük bir başka. Kaldı ki onca
kimi pek de faydalı olmayan sesin arasında kaybolmamak da cabası. Neyse,
Seval’in Vajinismusla imtihanı sadece neler yaşadığımın bir öyküsü değil,
vajinismusu nasıl yendiğimi anlatan bir başarı öyküsü de değil. Daha ziyade bu
meşakkatli süreç boyunca edindiğim tecrübelerin ve öğrendiklerimin
paylaşılacağı bir mecra.
Ama önce
kendimden biraz bahsedeyim. Neden asla böyle cinsel bir problemin beni
bulmayacağına inandığımı anlatayım. Aydın’da doğdum. 1978 yılında. Babam bir
lisede fizik öğretmeniydi annem ise kardeşim doğana kadar bir devlet dairesinde
memur olarak çalışmış, sonradan pek de gurur duymayacağı bir tercihle erken
emeklilik yasasından yararlanıp emekli olmuştu. Her gün iki gazetenin son
sayfasına kadar okunduğu bir evde büyüdüm. Anadolu Lisesine gittim. Annemden
habersiz lise aşklarım oldu. Hiç birisiyle fazla ileri gitmedik, o kadar da
kopuk değildim. Ama dünyadan habersiz bir şekilde de büyümedim anlayacağınız.
Sonra İstanbul Ünversitesi işletme fakültesine girdim. Hiç tereddütsüz İstanbul’a
yolladılar beni. Bana güveniyorlardı. İki sene KYK yurtlarında kaldım, sonra üç
arkadaş Beşiktaş’ta eve çıktık. Son sınıfta daha sonradan kocam olacak biricik
aşkımla tanıştım. Ben bir bankada stajyerdim o ise hazine bölümünde
çalışıyordu. Eğer o isteseydi evlenmeden onunla birlikte olurdum. Bakirelik
konusunda hiç de öyle tabularım falan yoktu. Sevdiğim ve bana güven telkin eden
bir adamla birlikte olmaktan kaçınmazdım. Kızımın da tabularla bezeli bir
hayatı olmasını istemem.
Neden bu kadar
detaylı anlattığımı, ya da eğitimimi ve mesleğimi neden bu denli ön plana
çıkardığımı merak ediyor olabilirsiniz. Ailemi ya da kendimi övmek için
yapmıyorum. Aksine vajinismusa yol açan sebeplerin ne kadar derinde
yatabildiğini ve basitçe bir cehalet hastalığı olarak görülmemesi gerektiğini
anlatmak için yazıyorum. Eğer baskı altında yetişmiş, cinselliğin ayıp olduğuna
inanarak büyütülmüş, ya da çok bağnaz bir ailede erkeklere karşı sürekli
uyarılarda bulunan bir annenin kızı olsaydım o zaman bir vajinismus vakası
olmam çok da garip olmazdı. Ve maalesef böyle yanlış bir algı var. Açıkça ve
basitçe nedenleri açıklanabilir zannediyoruz ama toplumun ve hayat
tarzlarımızın neden olduğu tahribat bazen sandığımızdan daha derinde yatıyor.
Ama Murat beni
asla bir ilişkiye zorlamadı. Onun benden önce ciddi flörtleri olmuş, hatta
nikahtan bir ay önce tamamen ailelerin anlaşamamasından kaynaklanan bir sebeple
bozulan bir nişan geçmişti başından. Hiç açık açık konuşmadık ama onun seks
konusunda benden daha tecrübeli olduğu muhakkaktı. Ve dedim ya eğer o da
isteseydi evlenmeyi beklemezdim onunla sevişmek için. Ama Murat bana hiçbir baskı
yapmadı. Tanıştıktan sonra birkaç ay sonra bana niyetinin ciddi olduğunu
çıtlattı. Benimle evlenmek istiyordu. Daha fazla uzatmaya gerek yoktu. Ben de
çok istiyordum Murat’la evlenmeyi. Hemen durumu babama anlattım. “Nişan yapalım
o zaman”, dedi. “Yönünüz belli olsun.”
İşte böylece
nişanlandık. Ben daha okulu bitirmemiştim. Fırsattan istifade Murat da askere
gideyim bari dedi ve kısa dönem askerlik yapmaya karar verdi. Bir seneye yakın
bir süre nişanlı kaldık ve 2002’de, 24 Mayıs günü Kadıköy evlendirme dairesinde
nikah ardından da Bostancı’da bir salondaki samimi törenimiz ile evlendik. İlk
gece başımıza geleni ise tahmin ediyor olmanız lazım…
Bir sonraki yazıda ilk aylar nasıl bunalıma girdiğimi, nasıl bir inkar içerisinde olduğumu,
kendimi, kocamı, ailemi, dünyayı sırayla nasıl suçladığımı anlatacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Görüşleriniz, eleştirileriniz, katkılarınız başım üstüne...