17 Şubat 2013 Pazar

Seval'in Vajinismusla imtihanı - 1 (Yetişme, eğitim,aile tarihçem)


Hikayemi nereden anlatmaya başlayacağımı çok düşündüm. “İyi eğitimli, iş sahibi genç kadının vajinismus kabusu”…Kendimi dergi kapaklarında ya da gazetelerin Güzin Abla köşelerinde görür gibi oluyordum. Sadece benim için değil ailem için de zor bir süreçti ve her adımda ancak uzun bir uğraşın ardından yenebildiğim utanma ve suçluluk duygularıyla kavga ediyordum. Hem de sağlıklı ve normal bir cinsel yaşama kavuşup evliliğimizi hal yoluna soktuktan aylar sonra bile bu duygularla mücadele halindeydim. Kocacığımın da olurunu alıp hikayemi olabildiğince çok insanla paylaşmaya karar verdiğimde ilk aklıma gelen çeşitli forumlara üye olmak ve tecrübelerimi orada paylaşmak oldu. Bunu hala daha yapıyorum ama zamanla forumların beni kısıtladığını, özellikle kalabalık ve çok aktif forumlarda mesajlarımın tahmin ettiğimden daha az insana ulaştığını fark etmeye başladım. İşte o sırada bir arkadaşım kendime bir blog açmamı söyledi. İstediğim zaman, istediğim gibi, istediğim kadar yazabilir ve kendimden başkalarının kurallarına uymak zorunda kalmazdım.

Bu forumları bıraktım anlamına gelmiyor. Kadınlar kulübünde arada sırada yazmaya devam ediyorum. Yine de blogun verdiği kontrol ve özgürlük bir başka. Kaldı ki onca kimi pek de faydalı olmayan sesin arasında kaybolmamak da cabası. Neyse, Seval’in Vajinismusla imtihanı sadece neler yaşadığımın bir öyküsü değil, vajinismusu nasıl yendiğimi anlatan bir başarı öyküsü de değil. Daha ziyade bu meşakkatli süreç boyunca edindiğim tecrübelerin ve öğrendiklerimin paylaşılacağı bir mecra.

Ama önce kendimden biraz bahsedeyim. Neden asla böyle cinsel bir problemin beni bulmayacağına inandığımı anlatayım. Aydın’da doğdum. 1978 yılında. Babam bir lisede fizik öğretmeniydi annem ise kardeşim doğana kadar bir devlet dairesinde memur olarak çalışmış, sonradan pek de gurur duymayacağı bir tercihle erken emeklilik yasasından yararlanıp emekli olmuştu. Her gün iki gazetenin son sayfasına kadar okunduğu bir evde büyüdüm. Anadolu Lisesine gittim. Annemden habersiz lise aşklarım oldu. Hiç birisiyle fazla ileri gitmedik, o kadar da kopuk değildim. Ama dünyadan habersiz bir şekilde de büyümedim anlayacağınız. Sonra İstanbul Ünversitesi işletme fakültesine girdim. Hiç tereddütsüz İstanbul’a yolladılar beni. Bana güveniyorlardı. İki sene KYK yurtlarında kaldım, sonra üç arkadaş Beşiktaş’ta eve çıktık. Son sınıfta daha sonradan kocam olacak biricik aşkımla tanıştım. Ben bir bankada stajyerdim o ise hazine bölümünde çalışıyordu. Eğer o isteseydi evlenmeden onunla birlikte olurdum. Bakirelik konusunda hiç de öyle tabularım falan yoktu. Sevdiğim ve bana güven telkin eden bir adamla birlikte olmaktan kaçınmazdım. Kızımın da tabularla bezeli bir hayatı olmasını istemem.

Neden bu kadar detaylı anlattığımı, ya da eğitimimi ve mesleğimi neden bu denli ön plana çıkardığımı merak ediyor olabilirsiniz. Ailemi ya da kendimi övmek için yapmıyorum. Aksine vajinismusa yol açan sebeplerin ne kadar derinde yatabildiğini ve basitçe bir cehalet hastalığı olarak görülmemesi gerektiğini anlatmak için yazıyorum. Eğer baskı altında yetişmiş, cinselliğin ayıp olduğuna inanarak büyütülmüş, ya da çok bağnaz bir ailede erkeklere karşı sürekli uyarılarda bulunan bir annenin kızı olsaydım o zaman bir vajinismus vakası olmam çok da garip olmazdı. Ve maalesef böyle yanlış bir algı var. Açıkça ve basitçe nedenleri açıklanabilir zannediyoruz ama toplumun ve hayat tarzlarımızın neden olduğu tahribat bazen sandığımızdan daha derinde yatıyor.

Ama Murat beni asla bir ilişkiye zorlamadı. Onun benden önce ciddi flörtleri olmuş, hatta nikahtan bir ay önce tamamen ailelerin anlaşamamasından kaynaklanan bir sebeple bozulan bir nişan geçmişti başından. Hiç açık açık konuşmadık ama onun seks konusunda benden daha tecrübeli olduğu muhakkaktı. Ve dedim ya eğer o da isteseydi evlenmeyi beklemezdim onunla sevişmek için. Ama Murat bana hiçbir baskı yapmadı. Tanıştıktan sonra birkaç ay sonra bana niyetinin ciddi olduğunu çıtlattı. Benimle evlenmek istiyordu. Daha fazla uzatmaya gerek yoktu. Ben de çok istiyordum Murat’la evlenmeyi. Hemen durumu babama anlattım. “Nişan yapalım o zaman”, dedi. “Yönünüz belli olsun.”

İşte böylece nişanlandık. Ben daha okulu bitirmemiştim. Fırsattan istifade Murat da askere gideyim bari dedi ve kısa dönem askerlik yapmaya karar verdi. Bir seneye yakın bir süre nişanlı kaldık ve 2002’de, 24 Mayıs günü Kadıköy evlendirme dairesinde nikah ardından da Bostancı’da bir salondaki samimi törenimiz ile evlendik. İlk gece başımıza geleni ise tahmin ediyor olmanız lazım…

Bir sonraki yazıda ilk aylar nasıl bunalıma girdiğimi, nasıl bir inkar içerisinde olduğumu, kendimi, kocamı, ailemi, dünyayı sırayla nasıl suçladığımı anlatacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Görüşleriniz, eleştirileriniz, katkılarınız başım üstüne...